🌔 Onlardan Sonra Öyle Bir Nesil Geldi Ki

Sonra kollektif çakra geldi, bizim Vishuddhi dediğimiz. Vishuddhi çakrada tüm dünyayı işgal etmek istediler. Kendilerininmiş gibi bütün dünyayı işgal etmek istediler, imparatorlar olmak istediler ve imparatorluklar kurdular ve öyle bir mertebeye kadar yanlış davranışlarda bulundular ki, insan olarak öyle davranmak mümkün Kahve lazım. Bu geldi şimdi de. Sonra masadaki kahven soğuyor dedi bir ses. Sonra dur hızlan dedi. Evet o iki komutu birden verdi. Sabah sabah bütün makine devreye girdi. Isıyı fark ediyorum. Sokakta bir çocuk papa dedi bir adam gür sesiyle yanıt verdi. Almanca ne dediklerini anlamaya çalışmıyorum. Dağılıyor her şey sonra ve verdiğigüzel söz, sabırlarına karşılık böylece yerine geldi. Firavun ve kavminin yaptığı ve yükselttikleri yıkıldı." (7/A'râf, 130-137) "Onların peşinden öyle bir half (nesil) geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler." (19/Meryem, 59) 59 Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.) 60- Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir –“Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.” (Meryem Sûresi, 19/59) ayet-i kerimesinde peygamberlerden ve sâlih kullardan sonra gelen hayırsız torunlar anlatılırken “half” kelimesi kullanılıyor. Bir başka âyet-i kerîme neticeyi hülâsa ediyor: “Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyî ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacak/gayyâya yuvarlanacaklardır.” (Meryem, 59) Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nesil Endişesi, Erkam Yayınları. İslam ve Buyorumum sadece Mina Urgan'a duyduğum hayranlıkla ilgili olacak. Öyle ki ben doğduktan kısa süre sonra vefat eden Mina Urgan, iki gün boyunca bana anılarını anlattı, bende kulaklarımı kabartarak bazen utana sıkıla, bazen de büyük bir keyifle onu dinledim. 239|Ve öyle kişilerdir onlar ki namazlarını korurlar. 23|10|Onlardır mirasçılar. 23|11|Öyle kişilerdir onlar ki Firdevs’i miras alırlar ve onlar orada ebedi kalırlar. 23|12|Andolsun ki biz insanı, balçık mayasından yarattık. 23|13|Sonra onu, sağlam bir karar yurdunda bir katre su kıldık. 1216.Ve andolsun ki Biz, insanı seçilmiş bir çamurdan oluşturduk. Sonra onu çok dayanıklı bir karargâhta bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi bir embriyon oluşturduk. Sonra o embriyoyu bir et parçası oluşturduk. Sonra o bir et parçasını kemikler olarak oluşturduk. Sonunda o kemiklere de bir et giydirdik. Hiç mi akletmezsiniz! Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tövbe edip, iman eden ve Salih amel işleyen bunun dışındadır.” (Meryem, 59-60) Nihayet öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve bwBx. Rasûlullah şöyle buyurmuşlardır “Öyle bir zaman gelecek ki o zaman şu üç şeyden daha kıymetli bir şey olmayacaktır Helal para, can u gönülden arkadaşlık yapılacak bir kardeş ve kendisiyle amel edilecek bir sünnet.” Heysemî, I, 172 * “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi helâlden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacak!” Buharî, Büyû; 7 * “Aranızda öyle bir grup ortaya çıkacaktır ki, namazınızı onların namazları, oruçlarınızı onların oruçları ve diğer amellerinizi de onların amelleri yanında az göreceksiniz. Onlar Kur’ân okurlar, fakat okudukları boğazlarından aşağı geçmez. onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar…” Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 36 İbadetler şekilde kalarak rûhânî tarafı zayıflayacak, nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi yapılmayacak… * Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “Öyle bir zaman gelecek ki okumaya meraklı kurrâ çoğalacak; fakîhler dini anlayıp yaşayan âlimle ise azalacak ve bu sûretle ilim çekilip alınacak ve herc çoğalacak!” Ashâb-ı kirâm “–Herc nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sorunca şöyle buyurdular “–Birbirinizi öldürmenizdir. Daha sonra öyle bir zaman gelecek ki insanlar Kur’ân okuyacaklar, okudukları boğazlarından aşağı geçmeyecek…” Hâkim, Müstedrek, IV, 504/8412 * Rasûlullah şöyle buyurmuşlardır “Öyle bir zaman gelecek ki bütün insanlar ribâ ile iş yapacak. Ondan sakınanlar dahi tozuna bulaşmak durumunda kalacaklar.” Nesâî, Büyû 2; İbn-i Mâce, Ticârât 58; Ahmed, IV, 494; Beyhakî Sünen, IV, 275 * “Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların hâline! Kişi mü’min olarak sabahlar da akşam kâfir oluverir. Bir takım insanlar dinlerini küçücük bir dünya menfaati karşılığında değiştiriverirler. İşte öyle zamanda dinine sıkıca sarılan kişi, elinde kor ateşi tutan kimse gibidir.” Ahmed, II, 390; Ayrıca bkz. Müslim, İman, 186; Tirmizi, Fiten, 30/2196 Böyle zamanlarda zayıf karakterli insanlar sadece aklı kullanıp nakle itibar etmeyecekler, menfaatlerini öne alacaklar, âyet ve hadisleri kendi temayüllerine göre açıklayacaklar. * Rasûlullah şöyle buyurmuşlardır “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hâin sayılacak, hâinlere güvenilecek. Kişi kendisinden şâhitlik etmesi istenmediği halde şâhitlik edecek, yemin etmesi istenmediği halde yemin edecek. İnsanların dünya ile en mes’ûd olanı, Allah’a ve Rasûlü’ne iman etmeyen alçak oğlu alçak olacak!” Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283 Şerir ve şirret insanlar çoğalacak ve iş başına geçecek * Rasûlullah şöyle buyurmuşlardır “Öyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği tavsiye etmeyecek, kötülükten de sakındırmayacaklar.” Heysemî, Mecmauz-zevâid, VII, 280 Dînî kaygılar azalacak, dünyevî makam ve mevkilere, diplomalara itibar artacak. * Rasûlullah şöyle buyurmuşlardır “Muhakkak ki insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o vakit kişi altından sadaka ile çarşı Pazar dolaşır da bunu kendisinden sadaka olarak kabul edecek tek muhtaç kişi bulamaz…” Buhari, Zekât 9; MüsIim, Zekat 59 * “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümîd ediniz. Allâh’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyânın sizin de önünüze serilmesinden, onların dünyâ için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyânın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” Buhârî, Rikâk, 7; Müslim, Zühd, 6 “Ben sizin dünya hırsıyla birbirinizle kapışmanızdan, birbirinizi katletmenizden ve sizden öncekiler gibi helâk olup gitmenizden korkuyorum.” Müslim, Fedâil 31 “…Ben asıl sizin dünyayı elde etmek için birbirinizle kapışıp kavga etmenizden korkuyorum.” Buhârî, Cenâiz 71, Menâkıb 25, Megâzî 27, Rikâk 7, 53; Müslim, Fedâil 30 * Hz. Sevban -radıyallâhu anh- anlatıyor “Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdular “–Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına dâvet ettiği gibi birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır.” Orada bulunanlardan biri “–O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu. Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- “–Hayır, bilakis o gün siz çok olacaksınız. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular. “–Zaaf da nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye soruldu. Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- “–Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusudur!” buyurdular.” Ebu Davud, Melahim 5/4297; Ahmet, V, 278 Hadisten anladığımıza göre, İslam düşmanları, müslümanları yok edip kuvvetlerini kırmak için birbirleri­ni birleşmeye davet edeceklerdir. Bu davet, sofrasına adam davet eden bir sofra sahibi rahatlığı içerisinde olacaktır. Yani nasıl ki onlar için kendi sofralarına oturup yemek zor olmayan bir işse, kafirlerin İslâm’a karşı birlik çağrısın­da bulunup müslümanların zenginliklerini yemeleri de engellenemez bir kolaylık taşıyacakcaktır. Kafirler İslâm dünyasını önlerine konmuş bir sof­raya benzetecekler ve bu cazip sofrayı paylaşmak için birbirlerini davet edeceklerdir. Onları böyle bir işi yapmaya cüretlendiren şey müslümanların azlığı değil aksine onların takva bakımından güçsüzlüğü ve dün­yaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olanlar, fedakarlıklara katlanamazlar. Canları ve mallan ile katılmaları gereken cihâdı ihmal ederler. Böylece eskiden olduğu gibi düşmanlara karşı heybetli değildirler ve artık düşmanlar onlardan korkmaz ve çekinmezler. * Birgün Rasûlullah “–Nefsimi kudret elinde tutan Allaha yemin olsun, insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kâtil niçin öldürdüğünü, maktûl de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek” buyurmuşlardı. Müslim, Fiten, 55 Ashab-ı kirâm “–Bu nasıl olur?” diye sorduklarında Allâh Rasûlü “–Bu, herc fitne ve karışıklıktır! Öldüren de ölen de ateştedir” cevâbını verdiler. Müslim, Fiten, 56 * Ebu Ümeyye eş-Şa’bani anlatıyor “Ey Ebu Sa’lebe dedim, şu ayet hakkında ne dersin? Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz hidayet üzere oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez.» Maide 105” Bana şu cevabı verdi “Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Rasûlullah sormuştum. Demişti ki “Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir hevâ, dine, ahirete tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin selefi dinlemeden kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bu safhaya gelince arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi sıkıntılıdır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.” Ebu Davud, Melahim 17/4341; Tirmizi, Tefsir, 5/3060; İbnu Mace, Fiten, 21 * Zübeyr bin Adiy rahimehullah anlatıyor “Hz. Enes bin Mâlik yanına girdik. Haccâc’ın bize yaptıklarını şikâyet ettik. “–Sabredin, buyurdu. Zira öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, gidenden daha kötü olacak. Bu hâl Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Rasûlünüz işittim.” Buhari, Fiten 6; Tirmizi, Fiten 35/2206 * Abdullah bin Ömer şöyle der Rasûlullah bize yönelerek şöyle buyurdu “Ey Muhâcirler cemâati! Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allah’a sığınırım. Onlar şunlardır 1. Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde vebâ hastalığı ve onlardan önce yaşamış milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır. 2. Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılır. 3. Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır kuraklıkla cezalandırılır ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz. 4. Allah’ın ahdini emirlerini ve Rasûlü’nün ahdini yaptığı anlaşmaları ve Sünnet’ini terk eden her milletin başına, Allah mutlaka kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekilerin bir kısmını alır. 5. İdârecileri Allah’ın Kitâbı ile amel etmeyip, indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allah onların hesabını kendi aralarında görür fitne, fesat ve anarşi belâsına mâruz kalırlar.” İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623; Beyhakî, Şuab, III, 197 * Rasûlullah şöyle buyurdu “Fırat nehrinin suyu çekilip, aktığı yatakta bulunan bir altın dağı meydana çıkmadıkça ve kurtulup kazanan ben olayım diye birbiriyle çarpışan her yüz kişiden doksan dokuzu ölmedikçe kıyamet kopmaz.” Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 25 Diğer bir rivayet ise şöyledir “Pek yakında Fırat nehrinin suyu çekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesi meydana çıkacaktır. O günü gören kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın.” Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29-32. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 13; Tirmizî, Sıfatü’l-cenne 26 * “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki kişi bir kabre uğrayıp üzerine abanarak Keşke bu kabrin içinde ben olsaydım» demedikçe kıyamet kopmaz. Hâlbuki bu sözü ona söyleten din değil, belâ olacaktır.” Buhârî, Fiten, 22; Müslim, Fiten, 53-54 * Rasûlullah buyurdular ki “Ümeranız hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz sehâvetkâr kimselerse, işlerinizi aranızda müşavere ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü hayat, altından ölümden hayırlıdır. Eğer ümeranız şerirlerinizden, zenginleriniz cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden, ölmek yaşamaktan daha hayırlıdır. Çünkü artık dini ikame imkanı kalmaz.” Tirmizi, Fiten 78/2266 * Öyle bir zamanın geleceği, o zamanda insanların kalblerinin dünya sevgisi ile dolacağı, cihadı zarar olarak görüp zekat vermeyi altından kalkılması zor bir borç olarak görecekleri bildirilir. Ali el-Müttaki, Kenz, III, 236/6322 * Rasûlullah birgün “–Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz nice olacak ey insanlar?” diye sormuştu. Yanındakiler hayretle “–Ey Allah’ın Rasûlü, böyle bir şey olacak mı?” dediler. “–Evet, hatta daha beteri!” buyurdu ve devam etti “–Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ani’l-münkeri terkettiğiniz zaman hâliniz nice olacak?” diye sordu. Yanındakiler hayretle “–Yâ Rasûlallâh, bu olacak mı?” dediler. “–Evet, hatta daha beteri!” buyurdular ve devam ettiler “–Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf olarak gördüğünüz zaman haliniz nice olacak?” Heysemi, Mecma’u’z-Zevaid, VII, 280-281; Cezerî, Camiu’l-usûl, X, 41 * Hz. Ebu Hureyre anlatıyor Rasûlullah yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelerek “–Ey Allah’ın Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem- konuşmasına devam etti, sözlerini bitirdiği vakit “–Sual sâhibi nerede?” buyurdular. Adam “–İşte buradayım ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem- “–Emanet zâyi edildiği vakit Kıyameti bekleyin!” buyurdular. Adam “–Emanet nasıl zâyi edilir?” diye sordu. Efendimiz “–İş, ehil olmayana tevdi edildi mi Kıyamet’i bekleyin!” buyurdular. Buhari, İlm 2, Rikâk 35 * Hz. Ali anlatıyor Rasûlullah birgün “Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belânın gelmesi vâcip olur!” buyurmuşlardı. Yanındakiler “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Rasûlullah Efendimiz şöyle sıraladı “–1. Ganimet yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında tedâvül eden bir metâ haline geldiği, 2. Emânet ganîmet gibi görülüp hıyânet edildiği, 3. Zekât, ibadet olarak görülmeyip büyük bir yük ve angarya olarak görüldüğü, 4. Kişi, gayr-i meşrû işlerde kadınına itaat ettiği, 5. Kişi, annesine karşı itaatsizlikte bulunduğu, 6-7. Kişi, arkadaşına iyilikte bulunduğu hâlde babasına kaba davrandığı, 8. Mescidlerde sesler yükseldiği huşû kaybolduğu, 9. Bir milletin idârecisi en alçakları olduğu, 10. Bir kişiye şerrinden korkularak hürmet edildiği, 11. Çeşitli isimlerle îmâl edilen içkilerin serbestçe içildiği, 12. İpek elbiselerin erkekler tarafından giyildiği, 13-14. San’at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino ve benzeri salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yaygın şekilde şarkıcı kadınlar ve çalgı aletlerine alâka arttığı; 15. Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere lânet ettiği zaman, İşte o zaman artık kızıl rüzgârı, yere batışı veya domuz ve maymunlara çevrilmeyi[1], zelzeleyi ve gökten taş yağmasını bekleyin. Ondan sonra birbiri ardınca pek çok alâmetler zuhûr eder ve bunlar ipi kopan eski bir gerdanlığın ard arda düşen taneleri gibi birbirini tâkip ederler.”[2] Gaybı Allah bilir, herhalde bunlar kıyamete yaklaştıkça şerrin artması neticesinde vuku bulacak alâmetlerdir. * Rasûlullâh şöyle buyurur “Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki o vakit siz, iyilikleri emretmeyen ve kötülükleri yasaklamayan kimselerin en iyi kişiler olduğunu düşünürsünüz.” Ali el-Müttaki, Kenz, III, 686/8462 Şerri irtikâp edenler kendisini ikaz edenlere karşı tavır alacaklar, ikaz etmeyip toplumu kendi hâline bırakanlar da itibarlı addedilecekler… * Rasûlullâh “–İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki o vakit müminin kalbi tuzun suda eridiği gibi eriyecek!” buyurdu. “–Niçin eriyecek yâ Rasûlallah?” diye sorulduğunda “–Kötülükleri görüp de onları değiştirmeye güç yetiremediği için” buyurdu. Ali el-Müttaki, Kenz, III, 686/8463 * Rasûlullâh şöyle buyurmuşlardır “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki bütün endişe ve gayretleri karınları mîde ve şehvetleri için olacaktır, şerefleri malları ile ölçülecektir, kıbleleri fâsık kadınları olacaktır, dînleri de dirhem ve dînârları olacaktır. İşte onlar mahlûkâtın en şerlileridir. Onların Allâh katında hiçbir nasîpleri yoktur.” Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, XI, 192/31186; Râmûzu’l-ehâdis, “ye” harfi * “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki, şimdi sizin aranızda münafığın gizlendiği gibi, mü’min gizlenecek” Ali el-Müttakî, XI, 176/31111 * Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, câmilerin çokluğuyla övünürler de onlara çok az devam ederler.” Taberânî, el-Mucemü’l-Evsat, VII, 301 “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onların mescidlerindeki konuşmaları dünya işleri ile alakalıdır. Allah’ın onlarla işi yoktur. Onlarla sakın oturmayın!” Musannef İbn Ebi Şeybe, 8/268 “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, onlar mescidlerde toplanırlar da tüm himmetleri arzuları, gâyeleri sadece dünyadır. Allah’ın onlarla işi yoktur. Onlarla sakın oturmayın!” Hâkim, Müstedrek, IV, 359/7916 * “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, uzun süre ayakta beklerler de kendilerine namaz kıldıracak bir imam bulamazlar.” İbn-i Mâce, İkâme, 47 “Mescid ehlinin birbirlerini öne sürüp de kendilerine namaz kıldırabilecek bir kişi bile bulamamaları kıyametin alâmetlerindendir.” Ebû Dâvûd, Salât, 60/581 * “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, gök yağmurunu indirir ama yer bir şey bitirmez.” Hâkim, el-Müstedrek, IV, 559/8567 * “Kişiye, malının zekâtını vermesinin çok zor geleceği bir zamanın gelmesi yakındır.” Taberânî, el-Mucemü’l-Kebir, XVII, 105 * “Kur’an’ı öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelmesi yakındır ki, iki kişi ferâize dâir bir mesele üzerinde tartışırlar da aralarında hüküm verip meseleyi halledecek bir âlimi bulamazlar.” Heysemî, IV, 223 * “İnsanlar üzerine, iyiliğin emredilmediği, kötülüğün nehyedilmediği bir zamanın gelmesi yakındır.” Heysemî, IV, 223 * Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur “Yakında öyle bir fitne zuhûr edecek ki ondan kişiyi ancak Allah Teâlâ kurtarır bir de boğulmak üzere olan kişinin duası gibi bir duâ…” Beyhakî, Şuab, II, 367/1077 * Huzeyfe şöyle buyurmuştur “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o zaman ancak denizde boğulmak üzere olan biri gibi dua eden kişi kurtulabilecektir.” İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VI, 22/29173; Hâkim, IV, 471/8308 [1] Tirmizi, Fiten 38/2210. [2] Tirmizi, Fiten 38/2211. Maun Suresi Dinle KABE İMAMI NASSER AL QATAMİ – MAUN SURESİ DİNLE Tarayıcınız bu playeri desteklemiyor. Lütfen internet tarayıcınızı güncelleyiniz. Maun Suresi Arapça Resim Maun Suresi Okunuşu Bismillahirrahmânirrahîm. 1 Era’eytellezî yükezzibü biddîn 2 Fezâlikellezî, yedu’ulyetîm 3 Velâ yehüddü alâ ta’âmilmiskîn 4 Feveylün lilmüsallîn 5 Ellezîne hüman salâtihim sâhûn 6 Ellezîne hüm yürâûne 7 Ve yemne’ûnelmâ’ûn Maun Suresi Anlamı Meali Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle. 1 Gördün mü o dîni tekzib edeni? 2 O dur ki işte iter yetîmi. 3 Ve kayırmaz doyurmak üzere miskîni. 4 Fakat veyl o namaz kılanlara ki. 5 Namazlarından yanılmaktadırlar. 6 Onlar ki müraîlik ederler. 7 Ve yardımlığı sakınır zekâtı vermezler. Ma’un suresi Ebucehil ile yaşanılanlar nedeniyle inmiş bir sure olarak bilinmekte olup toplamda yedi ayetten oluşmaktadır. Bu sure adını ” Ma’un ” kelimesinden almış olup kelime anlamı olarak “birine yardım etmek, zekat vermek” anlamlarını taşımaktadır. Mekke’de inen bu sure iniş sırasına yani nüzul sırasına göre 17. sırada yer almakla birlikte mushaftaki sıralaması 107′ dir. Sure “Eraeyte, yetim” isimleriyle de pek çok kişi tarafından bilinip adlandırılmaktadır. Sure temel olarak yetim hakkının gözetilmesi, yoksula sahip çıkmak, namazı gösteriş için kılmamak konularından bahsetmektedir. Sure, rivayet edildiği üzere bir yetimin vasisi yani velisi olan Ebucehil’in, yetim ihtiyaç halinde onun malından istediğini vermemesi üzerine inmiştir. En'âm / 6. Ayet اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ وَاَرْسَلْنَا السَّمَٓاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًاۖ وَجَعَلْنَا الْاَنْهَارَ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمْ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا اٰخَر۪ينَ Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görüp üzerinde hiç düşünmezler mi? Üstelik biz onlara yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine bol bol yağmurlar yağdırmış, ev ve bağlarının altlarından ırmaklar akıtmıştık. Evet, günahları sebebiyle onları helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik. Yunus / 13. Ayet وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُواۙ وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُواۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ Gerçek şu ki, sizden önce gelip geçen nice nesilleri, peygamberleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde haksızlık ve zulümden vazgeçmedikleri ve artık imana gelme ihtimali kalmadığı için helâk ettik. Günahlara batmış inkarcı suçluları işte biz böyle cezalandırırız. Hûd / 100. Ayet ذٰلِكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الْقُرٰى نَقُصُّهُ عَلَيْكَ مِنْهَا قَٓائِمٌ وَحَص۪يدٌ Rasûlüm! İşte sana anlattığımız bu şeyler, o helâk olmuş memleketlerin ibret dolu bir kısım haberleridir. Onlardan kiminin izleri hâlâ ayakta dururken, kimisi de biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir. Hûd / 102. Ayet وَكَذٰلِكَ اَخْذُ رَبِّكَ اِذَٓا اَخَذَ الْقُرٰى وَهِيَ ظَالِمَةٌۜ اِنَّ اَخْذَهُٓ اَل۪يمٌ شَد۪يدٌ Rabbin, halkı zâlim memleketleri yakalayıp cezalandırdığı zaman işte böyle cezalandırır. O’nun cezası, gerçekten çok acı verici ve pek şiddetlidir. Hûd / 116. Ayet فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ اُو۬لُوا بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْاَرْضِ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّنْ اَنْجَيْنَا مِنْهُمْۚ وَاتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَٓا اُتْرِفُوا ف۪يهِ وَكَانُوا مُجْرِم۪ينَ Ne olurdu, sizden önce helâk edilen nesiller içinde iman, sâlih amel ve güzel ahlâk gibi faziletler sahibi ve Allah yanında kalıcılığı olan değerleri gâye edinmiş bazı insanlar bulunsaydı da, yeryüzünde bozgunculuk çıkmaması için çalışsalardı! Ne yazık ki, onların içinde bu vazîfelerini gereği gibi yaptıkları için kurtardığımız pek az kimse oldu. Zâlimlere gelince, onlar sadece içine dalıp gittikleri dünyevî zevk u safânın peşine düşüp şımardılar ve hep günah işlemekle meşgul oldular. Meryem / 58. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ مِنْ ذُرِّيَّةِ اٰدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۘ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْرَٓاء۪يلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَاۜ اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩ İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden olup, Âdem’in zürriyetinden, Nûh ile birlikte gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil’in zürriyetinden, kendilerine hidâyet yolunu gösterip seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. Meryem / 59. Ayet فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّاۙ Ama onlardan sonra öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler. Bunlar, helâk çukuruna düşerek yaptıkları bu azgınlıkların cezasını göreceklerdir. Meryem / 74. Ayet وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَحْسَنُ اَثَاثًا وَرِءْيًا Halbuki biz, onlardan önce hem eşyası ve malları daha çok, hem de topluluk olarak daha gösterişli nice nesilleri helâk ettik. Meryem / 98. Ayet وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍۜ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ اَحَدٍ اَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا Onlardan önce biz nice nesilleri helâk ettik. Şimdi sen onlardan geriye kalan bir tek kişi görebiliyor, yahut onlara ait cılız da olsa bir ses duyabiliyor musun? Tâ-Hâ / 51. Ayet قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى Firavun “Öyle ise geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” diye sordu. Tâ-Hâ / 128. Ayet اَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟ Kendilerinden önce gelip geçmiş ve bugün meskenleri arasında dolaşıp durdukları onca zâlim nesilleri helâk etmiş olmamız, onların akıllarının başlarına gelmesine yetmiyor mu? Şüphesiz bunda, akıl sahipleri için pek çok dersler ve ibretler vardır. Mü'minûn / 42. Ayet ثُمَّ اَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا اٰخَر۪ينَۜ Bunların ardından da başka nesiller var ettik. Furkan / 38. Ayet وَعَادًا وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يرًا Âd’ı, Semûd’u, Ress halkını ve bunlar arasında daha nice nesilleri de inkârları sebebiyle helâk ettik. Kasas / 43. Ayet وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِ مَٓا اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ الْاُو۫لٰى بَصَٓائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ İşte biz, önceki çağlarda yaşayan isyânkâr nesilleri böylece helâk ettikten sonra Mûsâ’ya, insanların gözlerini açıp kalplerine gerçekleri gösterecek apaçık deliller, doğru yolu gösteren bir rehber ve büyük bir rahmet olmak üzere o kitabı verdik. Umulur ki, üzerinde etraflıca düşünüp, gerekli dersleri alırlar. Kasas / 45. Ayet وَلٰكِنَّٓا اَنْشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُۚ وَمَا كُنْتَ ثَاوِيًا ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۙ وَلٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَ Kaldı ki, biz onlarla senin aranda nice nesiller yarattık da üzerlerinden uzun devirler geçti. Sen ayrıca Medyen halkı arasında yaşamadın ki, Mûsâ ile ilgili âyetlerimizi onlardan öğrenip de Mekke halkına okuyor olasın. Fakat seni peygamber olarak gönderip, onların haberlerini de sana bildiren biziz. Kasas / 78. Ayet قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍ عِنْد۪يۜ اَوَلَمْ يَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَهْلَكَ مِنْ قَبْلِه۪ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ اَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَاَكْثَرُ جَمْعًاۜ وَلَا يُسْـَٔلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ Kãrûn “Niye ki? Bu servet bana verilmişse, öyle iş olsun diye değil, ancak sahip olduğum bir bilgi sayesinde verilmiştir” diye karşılık verdi. Peki, bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesiller içinde ondan çok daha güçlü ve çok daha büyük servet sahibi nice kimseleri helâk etmiştir? Böyle inkârcı suçlulara, helâk edilmeden önce kendini savunma hak ve imkânı da tanınmaz. Secde / 26. Ayet اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍۜ اَفَلَا يَسْمَعُونَ Bugün yurtlarında dolaşıp durdukları kendilerinden önce yaşamış nice nesilleri helâk etmiş olmamız, o inkârcıların doğru yola gelmeleri için yeterli değil mi? Elbette bunda nice deliller ve ibretler vardır. Hâlâ gerçeğe kulak vermeyecekler mi? Yâsin / 31. Ayet اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ اَنَّهُمْ اِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ Onlardan önce nice nesilleri inkârları yüzünden helâk ettiğimizi görmezler mi? Gidenlerin de hiçbiri geri dönmüyor? Ahkaf / 17. Ayet وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ Bir de öylesi var ki, kendisini imana dâvet eden anne babasına “Öf be! Yetti artık! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken ve hiçbiri dirilip geri gelmemişken siz beni mezarımdan dirilip çıkarılmakla mı tehdit ediyorsunuz?” der. Ana babası Allah’ın yardımına sığınarak “Evlâdım! Kendine yazık etme! İnadı bırak da imana gel! Çünkü Allah’ın vadi gerçektir” dediklerinde ise “Bu söylediğiniz, eskilerin masallarından başka bir şey değil” diye diretir. Kaf / 36. Ayet وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ Biz bunlardan önce, kendilerinden çok daha güçlü nice toplumları helâk ettik. Ölümden kurtulmak için diyar diyar dolaşıp, yeryüzünü delik deşik ettiler. Fakat azabımızdan kurtulmaya imkân var mı? Kuran Sureler Konular İletişim araf suresi 169. Ayet 1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَFe halefe min ba’dihim halfun verisûl kitâbe ye’huzûne arada hâzel ednâ ve yekûlûne se yugferu lenâ ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzûhye’huzûhu, e lem yu’haz aleyhim mîsâkul kitâbi en lâ yekûlû alâllâhi illel hakka ve deresû mâ fîhfîhî, ved dârul âhıretu hayrun lillezîne yettekûnyettekûne, e fe lâ ta’kılûnta’kılûne. fe halefe artık yerine geçtimin ba'di-him onlardan sonrahalfun sonraki nesilverisû el kitâbe kitaba varis oldularye'huzûne alırlararada dünya malıhâze el ednâ bu değersizve yekûlûne ve derlerse yugferu lenâ yakında bize mağfiret edilecekve in ye'ti-him ve onlara gelirsearadun dünya malımisli-hu onun kadar dahaye'huzû-hu onu alırlare lem yu'haz alınmadı mıaleyhim onların üzerine, onlardanmîsâku el kitâbi kitabın misakien lâ yekûlû söylememelerialâ allâhi Allah'a karşıillâ el hakka haktan başkave deresû ve okudular, öğrendilermâ fî-hi içindeki şeylerive ed dâru el âhıretu ve ahiret yurduhayrun daha hayırlıli ellezîne o kimseler içinyettekûne takva sahibi olurlare fe lâ ta'kılûne hâlâ akıl etmez misinizHasan Basri ÇantayOnlardan sonra — bir tarafdan bu dünyânın geçici metâını kapıb Biz nasıl olsa ileride yarlığanırız» demek, bir tarafdan kendilerine ona benzer bir meta' gelirse onu da kaçırmayıb almak da devam etmek özere o kitaba vâris olan — kötü kimseler gelib onların yerine geçmişdir. Allaha İcardı hakdan başkasını söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın hükmü vech ile te'minât alınmadı mıydı? Halbuki onda olanı durmayıp okumuşlardır da. Halbuki âhiret yurdu öyle kötü hallerden sakınanlar için mahz-ı hayırdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız? Ömer Nasuhi BilmenOnlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı onun hükmü veçhile bir ahd alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ buna akıl erdiremiyecek misiniz?Elmalılı Hamdi YazırDerken arkalarından bunlara bozuk bir güruh halef oldu ki kitâbı miras aldılar, şu alçak Dünya arazını irtikâb ile alırlar da birde bize mağfiret olunacak» derler. Mukabil taraftan da kendilerine öyle bir şey gelse onu da alırlar, ya Allaha karşı haktan başka bir şey söylemiyeceklerine dâir kendilerinden kitâb mîsakı alınmadı mı idi? Ve onun içindekini ders edinib okumadılarmı? Halbuki Âhıret evi Allahtan korkanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmıyacakmısınız?Elmalılı sadeleştirilmişDerken, arkalarından Kitab'ı Tevrat'ı miras alan bozuk bir nesil bunların yerine geçti. Onlar şu alçak dünya malını alırlar, bir de Biz nasıl olsa bağışlanacağız!» derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle birşey gelse, onu da alırlar. Allah'a karşı yalnız hakkı söyleyeceklerine dair kendilerinden Kitapta söz alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri durmadan okumadılar mı? Halbuki ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır; hala akıllanmayacak mısınız?Elmalılı sadeleştirilmiş - 2Derken kitabı Tevrat'ı miras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere misak alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Diyanet İşleri eski169-170 Ardlarından yerlerine gelen bir takım kötüler, Kitap'a mirasçı oldular. 'Biz nasıl olsa affedileceğiz' diyerek Kitap'ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar; yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Kitap'da olanları okumamışlar mıydı? Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu vardır, düşünmüyor musunuz? Biz, iyiliğe çalışanların ecrini elbette zayi İşleriDerken, onların ardından yerlerine Kitab’a Tevrat’a varis olan kötü bir nesil geldi. Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve “nasıl olsa biz bağışlanacağız” derlerdi. Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz?Diyanet VakfiOnların ardından da âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?Celal YıldırımArkalarından onların yerine birtakım bozuk kimseler geldiler de kitaba vâris sahip oldular; hükümlerini değiştirme karşılığında şu değersiz aşağılık dünyanın geçici malını almaya başladılar ve nasılsa ileride bağışlanırız» dediler; buna benzer geçici bir mal ve menfaat gelse yine de almakta tereddüt etmezler. Allah'a karşı haktan ve doğruluktan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kitabda mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı ? Ve kitabdakini ders olarak okumuşlardı. Allah'tan korkup, kötülüklerden sakınanlar için Âhiret yurdu hayırlıdır. Artık aklınızı kullanmaz mısınız?Suat YıldırımOnlardan sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba Tevrat’a vâris oldular, ama âyetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metâını alıp "Nasılsa affa nail oluruz!" düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile, öbür yandan yine gayr-ı meşrû bir metâ, bir rüşvet zuhûr etse, onu da alırlar. Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı? Halbuki ebedî âhiret yurdu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Ali Fikri YavuzNihayet arkalarından bozuk bir toplum bunların yerine geçti ki, kitaba Tevrat’a vâris oldular şu alçak dünya malını rüşvet olarak irtikâp ederler de, bir de “Bize mağfiret olunacak.” derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir mal gelse, onu da alırlar. Acaba Allah’a karşı, hakdan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kendilerinden, o kitabın hükmü üzere, kuvvetli söz alınmadı mıydı? Ve o kitabın Tevrat’ın içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, Allah’dan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?İbni KesirOnlardan kötü kimseler gelip onların yerine geçmiş, kitaba varis olmuşlardı. Dünyanın geçici meta'ını alıyorlar ve İleride affedileceğiz diyorlardı. Onlara buna benzer bir meta' gelse onu da alıyorlar. Onlardan; Allah'a karşı ancak hakkı söyleyeceklerine dair kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Ahiret yurdu, Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?Abdulbaki GölpınarlıOnlardan sonra kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki hem şu dünyanın geçici matahını alırlar da elbette ilerde yarlıganırız, suçlarımız örtülür bizim derler, hem de gene ellerine ona benzer geçici bir matah geçse almakta devam ederler. Halbuki Allah'a karşı ancak gerçek olanı söyleyeceklerine dair onlardan o kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı ve kitapta olanları okuyup dururlar da. Halbuki âhiret yurdu, sakınanlara daha hayırlıdır, hâlâ mı aklınız ermiyor?Adem UğurOnların ardından da âyetleri tahrif karşılığında şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?Ali BulaçOnların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünyaın geçici yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. Allah'tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmeyecek misiniz?Bekir Sadak169-17 0 Ardlarindan yerlerine gelen bir takim kotuler, Kitap'a mirasci oldular. Biz nasil olsa affedilecegiz» diyerek Kitap'in hukumlerini degistirme karsiligi bu degersiz dunyanin mallarini alirlar; Yine ona benzer gecici bir sey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Onlardan, Allah'a karsi ancak gercegi soyleyeceklerine dair Kitap uzerine soz alinmamis miydi? Kitap'da olanlari okumamislar miydi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin, ahiret yurdu vardir, dusunmuyor musunuz? Biz, iyilige calisanlarin ecrini elbette zayi KuranOnlardan sonra gelen kötü bir nesil Kitab’a mirasçı oldu. “Biz nasıl olsa affedileceğiz” diyerek Kitab’ın hükümlerini değiştirme karşılığı bu değersiz dünyanın mallarını alırlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da alırlar. Onlardan, Allah’a karşı ancak gerçeği söyleyeceklerine dair Kitab üzerine ahd alınmamış mıydı? Kitab’da onları okumamışlar mıydı? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Daha aklınızı başınıza almayacak mısınız?Gültekin OnanOnların ardından yerlerine halife kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünyanın geçici yararını alıyor ve "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Tanrı'ya karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı okudular. Tanrı'dan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?Muhammed EsedVe ardından ilahi kitabın mirasçısı oldukları halde bu değersiz dünyanın geçici tatlarına sarılan yeni kuşaklar aldı onların yerini; ve "Nasıl olsa sonunda affedileceğiz" diyerek karşılarına çıkan bu kabil geçici şeylere sarılan günahkar kimseler olup çıktılar. Oysa, onlardan Allaha yalnızca doğru ve gerçek olanı isnat edeceklerine dair ilahi kitap üzerine söz alınmamış mıydı? Onda yazılı olanı tekrar tekrar okumamışlar mıydı? Allaha karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için iki hayattan en iyisi, en üstünü ahiret hayatı olduğuna göre artık aklınızı kullanmayacak mısınız?Şaban PirişOnların ardından, onları izleyen ve kitaba varis olan bir nesil geldi. -Biz nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek, bu dünyanın geçici malını alıyorlar. Yine ona benzer geçici bir şey kendilerine gelince onu da kabul ederlerdi. Öğrendikleri kitapta, onlardan Allah hakkında doğru olandan başkasını söylememek’ üzere kitap andı’ alınmamış mıydı? Korunanlar için ahiret yurdu daha iyidir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?Tefhim-ul KuranOnların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'kötü kimseler' geçti. Bunlar Şu değersiz olan dünya nın geçici yararını alıyor ve Yakında bağışlanacağız» diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı söylemekten başka bir şeyi söylemeyeceklerine ilişkin Kitap sözü alınmamış mıydı? Oysa içinde olanı da okudular. Allah'tan Korkanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Halâ akıl erdirmeyecek misiniz?Ümit ŞimşekDerken onların arkasından kötü bir nesil geldi ve kitap onların eline geçti. Onlar şu aşağılık dünyanın gelip geçici malını alır, 'Nasıl olsa bağışlanacağız' derlerdi. Sonra aldıklarının bir misli daha gelse onu da alırlardı. Yoksa onlardan, Allah hakkında gerçek dışı birşey söylemeyeceklerine dair, kitabın hükmüne göre söz alınmamış mıydı? Ve onlar kitapta yazılı olanı okuyup öğrenmemişler miydi? Sakınanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?Süleyman AteşOnların ardından, yerlerine geçip Kitaba vâris olan birtakım insanlar geldi ki, onlar, şu alçakdünyânın menfaatini alıyorlar "Biz nasıl olsa bağışlanacağız!" diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki "Allâh hakkında, gerçekten başkasını, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitap misâkı alınmamış mıydı? Ve onun içindekini okuyup öğrenmediler mi? Âhiret yurdu, korunanlar için daha hayırlıdır. Düşünmüyor musunuz?Yaşar Nuri ÖztürkArkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?Edip YükselOnların yerine, kitaba mirasçı olan başka nesiller geçti. Ancak, 'Nasıl olsa bağışlanacağız,' diyerek aşağılık ve geçici menfaatleri seçtiler. Kendilerine, benzeri geçici menfaatler gelse yine seçerler. Onlardan, kitaba bağlı kalacaklarına ve ALLAH hakkında ancak gerçeği söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Onu okuyup öğrenmediler mi? Erdemliler için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Anlamıyor musunuz? İçerik Anasayfa Kuran-ı Kerim Kuran ve Hadis Online Kitaplar Soru ve Cevaplar İslami Kariyer Sayfalar Kadın Penceresi Uzun Hayat Temiz Hikayeler Bilim Vadisi Eğitim Sayfası Yemek Tarifleri

onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki