🌟 Her Şerde Bir Hayır Vardır Hikayesi
Ali Saydam isimli köşe yazarının Her şerde bir hayır vardır başlıklı yazısı. Haber 7 Yıllardır yakındığımız, eksikliğini hissedip de bir türlü eskiye dönemediğimiz
Kandemir:Her Şerde bir hayır vardır. Kanal 7. 22:55. Bursaspor TV. 4:57. Günün Hikayesi - Herşey de Bir Hayır Vardır. SemerkandTv. 37:24. VARDIR BİR
Her şerde bir hayır vardır’ ilkesi tavukçuluk sektöründe de kendini göstermiş. 1990’lı yıllarda kümesten bozma kesimhanelerde tavuk kesilirken, kuş gribi ile birlikte sektörde standartlar birden çok yükselmiş. Bu da daha sağlıklı ortamda tavuk yetiştirilip müşteriye sunulmasına yol açmış.
Her şerde bir hayır olduğuna, her şeyin karşıtıyla birlikte var olduğuna inanırım. Otuz yıl içinde iki defa dünya savaşı yapan insanlar bugün kanka olabilmişlerse, beynimizin bir yerinde uzlaşmayı ve barışı da başarabilecek bir mekanizma olmalı diye düşünürüm.
Kralındostu tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir hata yaptı. Kral da ateş ederken tüfek geriye doğru patladı. Kralın başparmağı koptu. Kral acı içindeyken dostu her zamanki sözünü söyledi: – Her şeyde bunda da bir hayır var! Kral öfkeyle bağırdı
Her şerde bir hayır vardır. Bu olay HDP lisinden CHPlisine kadar AK PARTİ ve bütün partiler birleşerek inşallah bizi bize getirir. Birlik olmamızı sağlar. Belki gücümüz yetmiyor şimdilik ama şu bilinsinki bundan sonra biz oldukça İSRAİL’e rahat nefes alma yok bu coğrafya da.
Yani, “her şerde bir hayır vardır”. 26 Ağustos Cuma öğleden sonra hastaneden taburcu oldum ve eve döndüm. Ancak, ne yazık ki, o günkü köşem boş kalmış oldu. Planlarımda yer
Her Şeyde Bir Hayır Vardır. Yavuz Sultan Selim Han, kendisine sohbet arkadaşı edindiği Hasan Can’ı çok sever ve onun anlattıklarına çok değer verirdi. Yine bir gün ona; “Bre Hasan Can, bir ibretlik hadise anlat da, biz de ders çıkaralım!” deyince Hasan Can da şu hikâyeyi anlatır: “Bir zamanlar, bir hükümdarın
Onlar da bize çok önemli hizmet yapmışlardır. Her şerde bir hayır vardır. Derbide hem Luyindama hem Marcao olmayacak ama biz de oturup karalar bağlamayacağız. Gideceğiz aslan gibi oynayıp, geleceğiz. Yönetim harekete geçti! İki yıldızı bitirecekler. Aslan'da ayrılık gerçekleşiyor! Okan Buruk onay verdi.
HerTürk bilir erlikte, hayırda hayır vardır! Aklına, vicdanına, irfanına bir danış. Felakete götürür seni bir cahil kanış. Makam, mevki, çıkara fayda vermez aldanış. Dirilikte, dirlikte hayırda hayır vardır! Sizlerden akılsız mı Cumhuriyeti kuran. Her türlü kötülükten kurtarıldı din, Kur’an.
Her şerde bir hayır vardır derler ya, 2011 yazında ayağımdan ameliyat oldum ve bir süre araba kullanamadım. Bu dönemde oturduğumuz yerler yakın olduğundan, birkaç ay işe Alp'le beraber gidip geldik. İş dışında da birbirimizi tanımaya, farklı yönlerimizi keşfetmeye başladıkça, ilişkimiz de farklı bir boyut kazanmaya
Kimileri “Böyle olması gerekiyor”, kimileri “Hayırlısı neyse o oldu” derken, hiç tanımadığım insanlar da “Her şerde bir hayır vardır” dediler. Benim en son zihnen geldiğim nokta bunun bana çok şey öğrettiğiydi.
HSUkDYj. TAKİP ET BernaGönderi Tarihi 28 Kasım 2017 Merhaba arkadaşlar. Hikayemiz bir balıkçı kasabasında geçiyor yazmaya başlıyorum... O gün bütün bakıcılar engin denizlere açılır hava güzel ve deniz berraktır. Fakat akşama doğru birden hava karamış deniz bulanmıştır. Fırtına koptu kopacak olmuştur. Hiçbir balıkçı teknrsi dönmemiştir herkez endişeyle kıyıya gelmiş eşinin dostunun çocuğunun arkadaşının denizden sağ salim dönmesini beklemektedir. Fakat görünürde hiçbirşey yoktur deniz çıldırmışçasına dalgalanmaktadır. Gözler denizin üstündedir. Biranda herkez göğe doğru yükselen dumanı fark bir balıkçı evidir. Yangın çıkmış fırtınanın etkisiyle duman ve alev çoğalmış söndürmek mümkün olmamıştır. Kadın kocasıda denizde olduğu için ,evine mi üzülsün .Kocasının fırtınada olduğuna feryat figan ağlamaktadır. Ve sabah olur herkez sahile toplamıştır. Balıkçılar ve tekneleri hala tükenmiş gözler yaşarmış başlar öne eğilmiştir. Ve birden bir ses yükselir "geliyorlar dönüyorlar.! Herkez dikkat kesilir gerçektende gemiler bir bir gekmektedir herkez sevinir çığlık atar dua eder şükür tekneleri kıya yaklaşır. Evi yanan balıkçının eşi kocasını görür sevinir ama evin yanması onu çok üzmüştür. Kocasına yaklaşır ve ev yandı boşu boşuna. Söndüremedik burada sizleri beklediğimizden hayır hiçbirşey boşu boşuna deyil hanım eğer o ev yanmasaydı biz gece denizde fırtınadan yolumuzu bulamazdık yangının alevi denizi aydınlatı ve biz yolumuzu bulduk o yangın olmasaydı bu kadar insan yok olacaktık. O yangına çok şey borçluyuz. Şer sandıklarımız belkide bize hayır getirir... Hikaye Ekle Bu gönderi için henüz yorum yapılmamıştır. İlk yorum yapan siz olun!..
Yüce Allah kerim kitabımızın ikinci suresinin, iki yüz on altıncı ayet-i kerimesinde; “ Sizin için daha hayırlı olduğu halde, bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde, bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” buyurmaktadır. O halde her şeyin künhüne vakıf olan yalnızca Allahtır. Biz olayların perde arkasını bilemeyiz. Fakat her şeye iyi gözle iyimser olarak bakarak mutlu olmakta, kötümser olarak bakarak mutsuz olmak da elimizdedir. Önemli olan, irade-i cüz-iyyemizi iyi, hayır, faydalı ve sevap olan tarafta kullanmaktır. Bir Çin atasözü, “ İyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan ise, her fırsatta bir felaket görür” der. Gerçekten de, iyimser insanla kötümser insan bir değildir. İyimser insan olayların müspet yönünü, kötümser insan ise, olayların menfi yönünü görür. Bu nedenle iyimser insan, daima mutlu ve huzurlu, kötümser insan ise mutsuz ve huzursuzdur. Halk arasın da, “ Her işte bir hayır vardır.” derler. Hayır var iken şerri düşünmek ve şerden yana olmak, her halde kötümserliğin alameti olsa gerek. Yarısına kadar su ile dolu bir bardağı göstererek, bu bardak dolu mu boş mu? diye sorulduğunda iyimser insan, “Yarıya kadar dolu,” kötümser insan da “ Yarıya kadar boş” dermiş. Bu da kötümser insanin menfi bakışlı, iyimser insanın da müspet bakışlı olduğunu gösterirmiş. Peygamber Efendimiz “ Her şerde, küçükte olsa bir hayır vardır.” buyurmuştur. Hakikaten, şer de bile hayır aramak insana; ümit, moral ve huzur verir. Bunun için, “ Ne oldum dememek, ne olacağım” demek lazım. “ Beterin de beteri vardır” sözünü unutmamak gerek. İyimser olmak, elindekinin kıymetini bilmekle, yukarıya değil aşağıya bakmakla olur. Bir ayağı olmayan, iki ayağı olana değil iki ayağı da olmayana, bir gözü olmayan, iki gözü olana değil iki gözü de olmayana… bakarak mutlu olabilir. Ayağının biri sakat olan, Allah'a şükür, iyi ki bir ayağım var, ya o da olmasaydı halim ne olurdu? demeli, bir gözü olmayan da böyle düşünmelidir. Elin iki ayağı ve iki gözüne bakıp onlara imrenerek mutsuz olmak yerine, sahip olduğun tek ayak ve tek göz için şükretmeli, bunlar da olmaya bilirdi diye düşünülmeli, sahip olduğunla yetinip, onunla mutlu olmaya çalışılmalıdır.. Ne güzel söylemişler, “ Eldeki bir kuş, daldaki üç kuştan iyidir” diye. Senin olan eldeki az nimet, senin olmayan başkasına ait çok nimetten daha iyidir, çünkü senindir. Allah’ın nimetleri sonsuzdur. Herkes, her canlı o nimetlerin binlercesinden her an ve her saniye istifade etmektedir. O halde insan, her saniye o nimetleri ihsan edeni hatırlayıp anmalı, ona şükretmeli, nimete nankörlük edilmemelidir. Gelecekte bu gününü düşünerek mutsuz olmamak ve geleceğini karanlık görmemek için, bu gününü iyi, hayırlı, faydalı ve sevap olan işlerle meşgul olarak yaşamalısın. İraden elinde ve canın teninde iken, seni iki cihanda da mutlu edecek salih ameller yapmalısın. Çünkü, yarın bu günü tekrar yaşaman mümkün değildir, istesen de yaşayamaz Her gecenin bir sabahı, her yokuşun bir iniş, her tünelin bir çıkışının varlığını bilmek ve ona göre yaşamak, insan ümit ve yaşama azmi ve sevinci verir. Fıkra buya, iki arkadaş varmış. Birinin morali bozuk ve üzgünmüş. Diğeri sormuş, çok üzgün ve kederli görünüyorsun neden? Beriki cevap vermiş. “Üzüntümün sebebi geleceğim. Öbürü yine sormuş, “ Geleceğin konusunda seni endişeye sevk eden sebep nedir? Beriki cevap vermiş. “ Geçmişim.” O halde bu gün, gelecekte bizi endişe ve mutsuzluğa sevk edecek bir hayat yaşamamaya gayret edilmelidir. Unutmayalım ki, her gecenin bir sabahının, her yokuşun bir inişinin, her tünelin de bir çıkışının olduğunu bilmek ve ona göre yaşamak, insana yepyeni ümit ve yaşama sevinci verir. Hakkı Hak bilip Hakka tabi olunmalı, batılı batıl bilip batıldan sakınılmalı, Allah’a geçek kul, Peygambere layık ümmet olmaya çalışılmalıdır. Her nefes Allah anılmalı, O hiç unutmamalıdır. İnsanın fikri Allah zikri, “La İlahe illa Allah” olmalıdır. Çünkü hadis-i şerife göre, “ Kimin kalbinde Allah olursa, Allah onun iki cihanda dostudur, yardımcısıdır. Kimin kalbinde de Allah’an gayrısı olursa, Allah onun iki cihanda hasmıdır.” Allah bizleri, kendisi için dünyada da, ahirette de üzüntü ve keder olmayan has kullarından ve dostlarından eylesin. AMİN Ankara’dan selam, saygı ve dua ile.
Yazar Ayşe KUTLUHAN Geçtiğimiz haftaya, Azra’nın Çelen konağından ayrılmasıyla nokta koymuştuk, bölüme. Onun sessiz sedasız gidişinin ardından, Feride Hanım’ın kayıtsız kalıp sitem edişine ben de biraz içlenip söylenmiştim doğrusu. Tamam, kabul ediyorum. Birazdan daha fazla tepki göstermiş olabilirim. Fakat sonrasında Azra’yla konuşup onu anlamayı tercih ederek beni dumur etmiş oldu, Şeker teyzem. Tabii ki dumur olmuş olmam onun, bütün Çelenlerin önünde Azra’nın gidişine ’Gidene, gitme; kalana da kalma demeyiz.’’ demesini hoş gördüğüm anlamına da gelmiyor ne yazık ki. Zira Feride Hanım’ın, Azra’ya cephe almasını akbaba gibi bekleyenler, fazlasıyla mevcuttu o konakta. Konaktakilerin Azra’nın, Feride Hanım’ın hayatına nasıl girdiğini artık bilmesinin zamanı geldi diye düşünen, tek ben değilimdir sanırım. Miras olayını geçtim, en azından bu gerçeğin yükünü Azra’nın üzerinden alma vakti gelmedi mi? Cenk dahi bilmiyor işin iç yüzünü. Bu bölüm, her şeyin çok fazla net olması, benim zihnimi biraz karıştırdı açıkçası. Sumru’nun, Fatma ile ipleri koparması ve Feride Hanım’ın Mert’i el altından etkisi altına almasının ardından, gelecek bölümde gerçekleşecek olan velayet davası için ’Mahkeme kimin lehine sonuçlanır?’’ sorusunda arada kaldım diyebilirim. Kadir’in velayet davasını kaybetmek için uğraşması, sürpriz biçimde Mert’in Azra’yı tercih etmesi veyahut bir ihtimal Fatma’nın son dakika şahitliğiyle, dava Azra lehine sonuçlanır diye düşünmekten alamıyorum kendimi fakat bununla beraber Fatma’nın şahitlik yapması, Sumru’ya cezaevi yolunu açacağından, şu an için bu şahitliğe de pek ihtimal veremiyorum. Mantıklı düşünürsek bir süre daha Sumru’nun ortalarda dolanması gerek. Mert ve Azra ayrılığı artık son bulacak gibi, inancım bundan yana ve bunda Feride Hanım’ın da hâliyle etkisi büyük. Azra ve Cenk’in kusursuz ilerleyen aşkına da bakınca onları sekteye uğratacak bir pürüz arar oldum, açıkçası. Kurgu gereği iyiler, hep öykünün en sonunda mutlu olurlar ya, ikisinin bu mutluluğunu bozacak eylemin ne olduğuna dair şu an için hiçbir fikrim yok. Cansu ve Kadir, tüm çabalarına rağmen, Cenk ve Azra ilişkisini sekteye uğratsalar da onları ayırabilecek kadar güçlü olmadıkları su götürmez bir gerçek. Şimdilik… Kadir’in girdiği intikam yolunda Melis’e tosladığını dile getirmiştim, geçtiğimiz hafta. Bu hafta, buna fazlasıyla tanık olduk. Kadir’in hayallere dalıp baktığı her yerde Melis’i görmesi bunun en büyük örneği olsa gerek fakat Kadir’in öfkeyle, hiç ölçüp biçmeden çıktığı bu intikam yolunda, Melis’ten sonra çarpacağı bir diğer duvar da Azra olacak zannımca. Kadir, kardeşini intihara sürükleyen olayın peşinde ve çok yanlış yolda; bu uğurda Cenk’e zarar vermek isterken aslında hiç suçu olmayan insanların da hayatını etkilediğini farkına varmaya başladı. Sıra hiç şüphesiz ki Azra’da. Kadir, bu bölümde Azra’nın ağzından onun yaşadıklarını dinledi. Zaman içinde, ondaki masumiyeti görünce Mert ve Azra konusunda da yanlış karar verdiğini anlamış olacak diye düşünüyorum. Öte yandan Azmi Bey’in kurnazlığı, Cenk’in çaylaklığıyla birleşince Çelen Gurup iş kaybetmeye başladı, doğal olarak. Cenk’in, ne olursa olsun Azra’yı birilerinin karşısında ezmesi taraftarı değilim. Ancak iş ve aşk hayatını karıştırmamak diye de bir gerçek vardır. Cenk’in iş yemeğinde sergilediği tutum, onları belli bir zarara uğratacaktır eminim. İlk iş, ilk toplantı ve ilk kayıp… Feride Çelen’e yapılacak açıklamayı merak eder oldum. Azmi Bey’in durmayacağı apaçık ortada, Feride Hanım’ın Cenk üzerinden verdiği kararı çürütmek için onun her türlü oyuna gireceğinden hiç şüphem yok. Bunun dışında ben hâlâ Azmi ve Kadir’in işbirliği yapabilme olasılığındayım. Kadir şirkete sızdığına göre, tanışmaları da an meselesidir diye düşünüyorum. “Düşmanımın düşmanı, dostumdur!” diye bir gerçek var sonuçta. Azra’nın Mert’i boğulmaktan son anda kurtarmasıyla kapadık, bu bölümü. Her şerde bir hayır vardır derler ve ben de çok fazla inanırım buna. Mert’in boğulma tehlikesi atlatması, Azra ve Fatma’yı karşı karşıya getirmiş olacak. Sonrası için pek bir tahminim yok. Bildiğim ve inandığım tek gerçek, Mert’in Fatma’ya olan sevgisi ve yüzme bilmeyen Fatma’nın kendi canı uğruna suya atlayıp Mert’i kurtarma çabası. İnsan sevdiğinde gözü hiçbir şeyi görmüyormuş. Velayet mahkemesinden sonra öykü farklı bir yere evirilecek diye düşünüyorum. Ben de en az sizler gibi merakla beklemekteyim. Genel Notlarım Yağmur’dan haz etmediğimden geçen bölüm bahsetmiştim. Bu bölüm Cansu’nun farkında olmadan kırdığı potla okulun temizlik görevlisi Rıza’nın, Yağmur’un babası olduğunu arkadaşları da öğrenmiş oldu. Bu olayla mağdur rolü yapsa da ben Yağmur’un iyi niyetinden şüpheliyim açıkçası. Azra ve Cenk’in aşk dolu sahnelerini hep tetikte izledim. Bu kadar sıkıntının içinde efsunlanmış gibiydiler adeta. Her an ’Heh! Bak şimdi bir şey olacak.’’ modundaydım diyebilirim. Bu kusursuz mutluluk gözüme çok battı valla; fırtına öncesi sessizlik gibi . Hadi hayırlısı… Cansu’nun, babası ile ilgili alacağı kararı merakla bekliyorum açıkçası. İyi anlaşacaklarından ve Azra’ya karşı işbirliği içerisinde olacaklarından şüphem yok. Cansu’nun ilaçlarını kullanmadığını öğrendiğinde ’Cin olmadan adam mı çarpıyorsun!’’ diyen Sumru’ya cevabım Boynuz kulağı geçer tatlım! Cansu, asla normal bir insan değil. Cenk’in, Kadir’i şirkette avukat kimliğiyle gördüğünde verdiği tepkiyi sadece ben mi çok gereksiz gördüm diye düşünüyorum. Efkan olayından o kadar bağımsız bir durum ki bu durum, çok yadırgadım. Kadir’i şayet Melis’in yanında görseydi, bu tepkiyi anlar, az bile derdim. Sakin ol, Cenk Çelen! Yersiz davranışların seni hep zarara uğratıyor. Öfkeyle kalkıp zararla oturuveriyorsun. Söylemesem dilim şişer cidden! Bizim bir Gönül ablamız ve kocası bey vardı. Pardon, nereye kayboldular? Hayır, sıradan bir karakter de değildi kurguda. Azra’nın yaşadıklarına, her şekilde şahitlik yapabilecek karakter bir anda kayboldu. Mert’in, Feride Hanım’ı sevmesi ve ona bu denli bağlanmasını çok sevdim. Onunla uyumasını ayrı… Cansu, kendi menfaati için çıktığı yolda farkında olmadan Mert’i Azra’ya itmiş oldu. Teşekkür ederim Cansucum. Bölümde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Sevgiye kalın.
islam kaderciligi her işte bir hayır sex yapalım mı kamile?- hayır gelecege donuk pollyannacilik.. doğrusunun "her şerde bir hayır vardır" olması gerektiğini sandığım söz. insanimizin basina gelen nahos, hatta kelek kivamindaki olaylari rasyonelize ederek kendini tesellietmesini saglayan bir yeri vardir toplumun yerli yerinde durmasinda, netekim insan anlamasa bile basina gelen en buyuk yamuklarin bile aslinda onun iyiligi icin oldugunu, isyan etmemesi gerektigini empoze eder. bu dusturun ve de nazar kavraminin insanimizin dellenip birbirinin gozunu oymasini bir derece engellemekte oldugu kanaatindeyim. bkz hayirlisi neyse o olsun inanılmaması gereken, ama inanılmak istenen söz. az önce bulasik yikarken elimdeki bardagi bilincsizce havaya firlatip tutamayarak lavaboyu cam kiriklariyla doldurduktan sonra "bu is bana fazla" diyerek oldugu gibi birakarak bilgisayarin basina oturdum. mail programini calistirdim*. bir de ne göreyim, mektupcuklardan biri bana caylakliktan cikartildigimi, hatta hala süper yazar oldugumu filan söylüyor*. eh simdi ben nasil inanmayayim bardagi kirmamda bir hayir olmadigina?akabinde, mail programi+icq+emule calisirken bir de o heyecanla sözlüge girmeye calistigimda burn proofsuz cd writerim bir cdmi daha yedi yuttu, bunun hayrini görmeyi de umutla bekliyorum. konu edindiği ''hayır'' olgusunun illa kişinin kendisi için var olması gerekmediğini düşündüğüm gelmeyen, bir başkasına gider,hayrını bir başkası görür,neticede o işte de bir hayır olmuştur.* ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Afrika’da bir kral ile yakın dostu arasında geçen ve zindana atılmaya kadar giden parmak kopartan bir olay bu...Hikaye "Her şeyde bir hayır var mı, yok mu?" sorusunun cevabını veriyor. Okumadan önce “Peki size göre?” diye soralım ve hikayeye geçelim...Bir Afrika ülkesi var kral... Kralın çocukluktan beri beraber olduğu ve hiç yanından ayırmadığı bir dostu aynı bakış açısıBu dostu iyi veya kötü her olay karşısında hep aynı şeyi söyler- "Bu işte de bir hayır var!"Bir gün kralla dostu ava çıkar. Kralın dostu tüfekleri doldurur, krala verir, kral da ateş eder. Dost, muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir hata yapar. Kral da ateş ederken tüfek geriye doğru patlar. Kralın başparmağı kopar. Kral acı içindeyken dostu her zamanki sözünü söyler- "Her şeyde olduğu gibi bunda da bir hayır var!"Kral öfkeyle bağırır- "Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, başparmağım koptu?"Yamyamların eline düşerÇok kızdığı dostunu zindana attırır. Bir sene sonra, kral uzak bir bölgede birkaç adamıyla avlanır. Avlandıkları bölgede yamyamların kabilesi ve adamlarını yakalayıp ele geçirirler ve köylerine götürler. Köyün meydanındaki direğe bağlarlar, yakmak için odun yığarlar. Bu esnada kralın başparmağının olmadığını fark ederler. Bu kabile, uzuvlarından biri eksik olan insanı yediklerinde başlarına kötü olaylar geleceğini düşündüklerinden kralı yemezler ve serbest adamları ise yakıp yerler. Kral sarayına döndüğünde, kopuk parmağı sayesinde kurtulduğunu anlar. Dostu haklı çıkmıştır. Hemen pişmanlıkla dostunu kapattığı zindandan çıkarır ve başından geçenleri anlatır- "Haklıymışsın dostum! Parmağımın kopmasında bile bir hayır varmış. Seni zindana attığım için özür diliyorum. Yaptığım haksızca ve kötü bir şeydi."Dost- "Hayır, beni zindana atmanızda da bir hayır var."Zindanda tutmanın neresi hayırKral- "Delirdin mi? Seni bir sene boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."Dost- "Düşünsene, zindanda olmayıp da seninle birlikte avda olsaydım ne olacaktı…"HER ŞEY DE BİR HAYIR VAR DİYELİM...
her şerde bir hayır vardır hikayesi