🥂 Duygusal Bağ Ve Sahiplenmeyi Gösteren Davranış
Tükenmişlik duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve azalmış olan kişisel başarı ile karakterize edilen, kendine özgü bir stres sendromu olarak ortaya çıkmaktadır (Cordes ve Dougherty, 1993: 621). Çok fazla stres ve doyumsuzluğa tepki olarak kişinin kendini psikolojik olarak işinden soğutması olarak özetlenebilir (Hogan ve
3.4. Davranış Değişimi . Birey ikna edilerek bir davranış değişimi oluşturur. Davranış verilen yönde karşılık verme eğilimidir. Davranış, bir bireyin kendi dünyasının bazı sembollerini, nesnelerini ya da görüşlerini uygun olan ya da uygun olmayan tarzda değerlendirme eğilimidir.5 . IV. BÖLÜM İKNA VE KORKU
Daha da önemlisi biriktirdikleri eşyalarla duygusal bağ kuruyorlar. Kendi yaşam alanlarını kısıtlayarak yürüyecek hatta uyuyacak alan bile bırakmıyorlar ve bundan hiç de rahatsız olmuyorlar. Sonuçta odalar ve evler bir çöp kutusuna dönüşüyor. Biz de “kelimeleri istifleyerek” bu hastalığa mercek tutmak istedik!
veduygusal olgunluğu yordadığı gösterilmiştir (Avezier, Sagi, Resnick ve Gini, 2002). Bu bulgular, bebeklikte geliştirilen bağlanma stilinin çocuğun kişilik gelişimi-ne ve ileri yıllardaki duygusal gelişimine ve buna bağlı davranışlara sebep olan etkilerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır (bkz. Thompson, 2008).
2- Duygusal bozukluklar Bu gruptaki sorunlar çocuğun çevresinden çok kendisini rahatsız eden problemlerdir. Korkular,kaygı, saplantılı düşünceler, uyku bozuklukları, kekemelik ve tikler bu sorunlardandır. Bu belirtileri gösteren çocuklar çevreleri ile ilişkileri çok bozuk olmayan gergin, güvensiz, çekingen çocuklardır.
Nedenleri; Tikler çocuğun duygusal durumuyla sıkı ilişki gösterir. Ortaya çıkışı genellikle aşırı bir heyecan, korku ve irkme yaratan bir olayı izler. Tik geliştirmeye eğilimli olan çocuklar genellikle tedirgin, kaygılı, gergin çocuklardır. Pek çoğunun ana babaları da titiz, kuralcı kişilerdir. Çocuğu sıkı
29Duygusal bağ ve sahiplenmeyi gösteren davranış hangisidir? A) El ele tutuşma C) Gülümseme B) Tokalaşma D) Yakınında durma 30-Konuşma esnasında kimi ses ve sözlerin canlandırılmasına ne denir? A) Jest B) Kıskançlık C) Taklit D) Mimik 31-Aşağıdakilerden hangisi araç ve aksesuarları mesaj amaçlı kullanma nedeni sayılmaz?
Duygusalolarak olgunlaşmamış bir anne baba ile büyümek, içsel bir boşluk ve yalnızlık hissi yaratabilir. Böyle bir ebeveynle büyüyen çocukların fiziksel ihtiyaçları karşılanırken, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasında eksiklikler görülebilir. Anne baba ve çocuk arasında gerçek bir bağ oluşamadığı için de
10.11.12.Sınıf Diksiyon ve Hitabet Soruları Sayfa 2 ve cevapları, Deneme Sınavı ol, Yazılı sınav yap Duygusal bağ ve sahiplenmeyi gösteren davranış
İşte, Duygusal Zeka düşmanı 4 davranış. Başarıyı, IQ’nun getirdiğine inanıyorsan, tekrar düşün. EQ – Emotional Intelligence aradığın cevap olabilir. Duygusal zekanın genellikle; eğitim, çalışma ve pratikle geliştirilebileceğini düşünürüz. Evet çalışarak, üzerine kafa yorarak gelişme sağlanabilir.
Başkalarınımemnun etmeyi ve yardım etmeyi sever. Başkalarıyla iletişim kurar, duyguları hakkında konuşabilir ama paylaşmada ve sırasını beklemede zaman zaman yardıma ihtiyaç duyabilir. 5-7 Yaş Grubu Çocuklarda Sosyal ve Duygusal Gelişim: Kolayca morali bozulabilir. Arkadaşlarıyla işbirliği yapabilir.
Duygusalbağ kurma: Müzik terapisinde yer alan etkinliklerin çocuğun terapistle. ve başkalarıyla duygusal bağ geliştirmesine yardımcı olması beklenir. Sözel ve bedensel dilin kullanımını artırma: Müziğin iletişim isteklerini artırması beklenir. Davranış sorunlarını azaltma: Enstrüman kullanımı ve dans sırasında
Vwuy. Çocuklarda Yaşa Göre Duygusal Gelişim, Duygusal Gelişim Dönemleri, Duygusal Gelişim Döneminin Önemi Çocuklar keşfedilmeyi bekleyen büyük bir maden arazisi. Onu nasıl işler nasıl davranırsanız sonucunu öyle alırsınız. Çocuğunuzun doğum anından itibaren kendi kişiliğini belirleme ihtiyacı olduğunu, ona bu yolda destek verebileceğinizi ancak asla zorlayamayacağınızı unutmamalısınız. Tüm çocuklar birbirlerinden farklı olsalar da duygusal gelişim süreçleri hemen hemen aynı periyotlarda ilerler. Duygular ve anlatımlar davranışın en önemli parçası ve kişiliğin ayırt edici yönünü oluştururlar. Çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren duygu, istek ve düşüncelerini ifade etme çabasındadırlar. Çocuklar çoğu kez karşılarına çıkan olayları davranış olarak gösterirler. Çocukluk döneminde geçirilen duygusal gelişim süreçleri bireyin kişiliğinin oluşmasında büyük önem taşır. Bu alanda çocuğun duygularını tanıması ve kendini doğru ifade edebilmesini sağlamayı öğretmek ona ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı bir gelişim dönemi sunmak için öncelikli olmalıdır. Duygusal Gelişim Dönemleri Duygusal Gelişim dönemini sağlıklı geçiren çocuklarda; Davranış problemleri çok daha az görünür İradelerine hakim bireyler haline gelirler Şiddete eğilimleri az olur, empati duyuları fazlaca gelişir Duygular, öğrenme ve olgunlaşma ile birlikte yaşamın her döneminde farklılık gösterir. 0-3 Yaşlar Doğumdan sonraki haftalarda duygusal ifadelerinin belirtilerine rastlanmaya başlanır. Çocuk yüzleri seçerek dikkat eder. Bazılarına yoğun ilgi gösterirken bazılarına ilgi göstermez. Yaş büyüdükçe motor tepkileri azalır, sözlü tepkiler artar. Öfke bu yaş çocuklarda sık rastlanan bir duygudur. Öfkelenince dikkati üzerine çekip istediğini yaptırabileceğini anlayan çocuk bu tepkiyi sıkça kullanmaya başlar. Yaşla birlikte bu tepki artış gösterebilir. Çocuklukta en sık rastlanan duygu ise korkudur. Yeni doğan bebekler birçok uyarandan korkarken, çocuklar hayali şeylerden korku duymaya başlarlar. 3-4 Yaşlar Daha esnek olarak alternatifleri kabul etmeye başlar Mizah duygusu gelişir Karanlıktan ve yalnızlıktan korkar Duyguların açık bir şekilde ifade edilmesi duygusal gelişim için oldukça önemlidir Kendini kontrol edebilmeye başlar. Sürprizlerden ve beklenmedik uyarılardan hoşlanır. Otonominin gelişmesi için yetişkin yardımına ihtiyaç duyar 5-7 Yaşlar Anne ve babadan ayrılma sürecinde çok daha kabul eden bir tavır gösterirler Sevildiğinden emin olmak ister Yetişkinlerden yaptıkları ile ilgili onay beklerler Korku, hoşlanma, öfke, utanma, kıskançlık gibi duygularını uç noktalarda özgürce ifade ederler. BUNU DA GÖRMELİSİNZ o-2 Yaş Arası Bebeği Olan Anneler Dikkat 8-10 Yaşlar Diğer insanların duygularına cevap vermeye başlarlar Yetişkinler ile arkadaşça ilişkiler kurmaya başlarlar Eleştirilme ve özellikle de alay edilme konusunda hassastırlar Endişe duydukları şeyler daha ziyade kendisine güvenini ve saygısını tehdit eden olaylarla ilgili olur. 11-13 Yaşlar Yaşıtlarının kendileri hakkındaki düşüncelerini önemser ve endişelenirler Fiziksel değişiklikler duygusal strese neden olur Reddetme ya da iki taraflı davransalar dahi yetişkinin duygusal ilgisinin sürmesi gerekir Duyguları sık sık değişir, tahmin edilemez Kendine güvenmeme eğilimi içindedirler. Kendini inceler, içe dönük ve utangaç olabilirler Duygularını kolay kolay dışarıya yansıtmaz
Haberler > Aslında Aşık Değil de Duygusal Olarak Bağımlı Olduğunuzu Gösteren 17 İşaret - 1546 Herkes gerçek aşkın peşinde buna şüphe yok, ancak bu bazen bizi öylesine kör ediyor ki bağımlılıklarımızı aşk zannedebiliyoruz. Bağımlılık derken elbette madde bağımlılığından, akıllı telefon bağımlılığından, vs. söz etmiyoruz. Burada bahsi geçen bağımlılık “duygusal bağımlılık.”İnsanlar çoğu zaman duygusal olarak yaşadıkları bağımlılığı aşk zannedebiliyorlar. Acaba siz de öyle misiniz? İşte ayırt edebilmeniz için birkaç küçük ipucu size. 1. Partneriniz arkadaşlarıyla, ailesiyle kısacası başkalarıyla vakit geçirdiği zaman kıskanıyorsunuz. Bu elbette ki bir aşk kıskançlığı değil, neden sizinle değil türünden bir kıskançlık. Bunu tabii ki ona söylemiyorsunuz ama yakınmalarınız, söylenmeleriniz sizi ele veriyor. 2. İlişkiniz sizi diğer insanlarla görüşmekten, hobilerinize vakit ayırmaktan, kendi başınıza bir şeyler yapmaktan alı koyuyor. Yani işin özü tam bir bağımlı profili çiziyorsunuz. Eskiden zevk aldığınız şeyleri bir kenara bıraktınız. Onsuz hiçbir şey yapamıyorsunuz. İstiyorsunuz ki hayatınızın her anında yanınızda olsun. Kendinizi hayattan alı koyuyorsunuz farkında mısınız? 3. Aşırı derecede sahiplenici oldunuz, partnerinizin etrafındaki hiç kimseye güven duymuyorsunuz, sanki her an biri onu sizden çalacakmış gibi. Sahiplenmek aşkın değil, bağımlılığın belirtisidir. Aşırı kıskançlık, kafada sürekli bir şeyler kurma, onun sizden gizli bir şeyler yaşadığından şüphelenme, gidecekmiş korkusu… siz bir bağımlısınız. 4. Partnerinizi mutlu etmek için kendinizden ödün vermekten çekinmiyorsunuz, siyasi görüşünüzden tutun da tuttuğunuz takıma kadar her şey değiştirilebilir. Oysa aşk insanın kendisi gibi olabilmesidir. insanların birbirini karşılıklı olduğu gibi kabul etmesi. Siz olduğunuzdan farklı biri gibi olmaya çalışıyorsanız bunun altında kaybetme korkusu yatıyor ve maalesef bu da aşk değil. 5. Partneriniz yanınızda olmadığında kendinizi boş, yalnız ve sıkılmış hissediyorsunuz. İşte bunlar hep yoksunluk semptomları. Tıpkı bağımlı olduğu şeyden uzak kalan insanların yaşadığı türden duygular. 6. Partnerinizin size sürekli “seni seviyorum” demesini istiyorsunuz. Çünkü hareketlerinden, davranışlarından bunu okuyamıyorsunuz. Öyle olmadığından değil, siz okuyamadığınız için böyle. Sizi sevdiğini size sürekli hatırlatmasını istemek duygusal bağımlılık göstergesi. 7. Partnerinizle vakit geçirebilmek için diğer insanlarla olan görüşmelerinizi, buluşmalarınızı, vs. kolaylıkla iptal edebiliyorsunuz. Çünkü yoksunluk sendromu çekmek istemiyorsunuz. Onsuz gittiğiniz buluşmalardan zerre keyif almayacağınızın farkındasınız. 8. Partnerinizin üzerinde kontrol sahibi olmak istiyorsunuz. Eğer sizin istediğiniz bir şeyi istemezse, sizinle istediğiniz yere gelmezse, gitme dediğiniz yere giderse üzülüyor, öfkeleniyor, hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Sanki aldatılmışsınız gibi. 9. Partnerinizin onayına muhtaçsınız, öyle ki onun düşünceleri sizin düşüncelerinizden bile önce geliyor. Onun onaylamadığı, istemediği bir şeyi yapmak mı? Allah korusun. İşin daha da ilginci aynısını ondan da bekliyorsunuz, olmayınca al sana elem, keder. 10. Allah göstermesin bir gün onsuz kalırsanız ne yaparsınız? Bunu düşünmek bile korkunç! Onsuz bir hayatı hayal dahi edemiyorsunuz. Günün birinde hayatınızdan çıkması halinde yaşamaya nasıl devam edeceğinizi düşünüyorsunuz. Allah eksikliğini göstermesin de bu sizce de biraz aşırı değil mi? 11. Partneriniz sizi uzun süre aramazsa veya size mesaj atmazsa aşırı kaygılanıyorsunuz. Süre biraz daha uzarsa artık sizi sevmediğini düşünmeye başlıyor hatta daha da ileri gidip sizi aramadığı süre içinde başkalarıyla görüştüğünü falan düşünmeye başlıyorsunuz. 12. Partnerinizden belli beklentileriniz var ve bunların karşılanmasını istiyorsunuz. Olmaması halinde kendinizi sevilmeyen, istenmeyen, terk edilecek biriymiş gibi görmeye başlıyorsunuz. Ancak bunu bir tek sizin biliyor oluşunuz sıkıntı işte. 13. Kendine güveniniz partnerinizin size bakışıyla doğru orantılı. O sizi beğeniyorsa siz de beğeniyorsunuz, beğenmiyorsa, sizi onaylamıyorsa o gün kendine güvenin esamesi bile yok. Kendinizi sürekli onun gözünden görmeye çalışıyorsunuz. 14. Partnerinizin kişiliğinden, kim olduğundan daha çok onun duygularına odaklanmış durumdasınız. Sizin için en önemli olan şey onun ne hissettiği? Neden böyle hissettiği, onun kişiliği, karakteri, vs. sizin için daima sonra geliyor. 15. Partnerinizin sizi değiştirmesine ihtiyaç yok, çünkü siz zaten onun istediği biri gibi olmak için gereken gayreti gösteriyorsunuz. İyi bir şey yaptığınızı zannediyorsunuz ama değil, onaylanmaya bu kadar muhtaç olmanız size hiçbir şey kazandırmadığı gibi çok şey kaybettiriyor. 16. Aynı şekilde onu da sizin isteklerinize göre değiştirebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu konuda baskıcı ve kontrolcü olduğunuzu daha evvel de belirtmiştik. Ama işte bunlar hep bağımlılıktan. 17. Partnerinizin içinde nasıl bir kişilik yattığı sizin için önemli değil, size ve diğer insanlara yansıttığı kişiliği size yetiyor. Çünkü siz, size verilenlere bakıyorsunuz. Onun ötesine geçmek, onu daha yakından tanımak gibi bir düşünceniz yok, hiç olmadı. Bonus - İnsanlara kendi biçtiğiniz kıyafetleri giydirmeye meyillisiniz, kıyafet uymuyorsa bir yenisini dikmek sizin için hiç zor değil. Ancak insanlar kendine yakışanı giymek isterler, sizin dayattıklarınızı değil.
Arka Kapak Yazısı Çocukların dünyasını anlamak zannedildiği kadar zor değildir. Eğer kendi yetişkin pencerenizden bakıp anlamaya çalışırsanız imkansız denecek kadar zor, ama çocuk penceresinden bakarsanız bir o kadar güzel ve anlamlı olduğunu görürsünüz. Çocuklar, yaşları gereği yaşadıkları duygu ve düşüncelerini yetişkinler gibi sözlerle ifade etmede yetersiz kaldıkları için mesajlarını başka yollarla verirler. Kıskançlıklarını tırnak yiyerek, güvensizliklerini parmak emerek, iç çatışmalarını altlarını ıslatarak, gerçeklerle mücadele etme yetersizliğine düştüklerinde yalan söyleyerek dolaylı mesajlar verebilirler. Bu kitapta anne baba ve öğretmenlerin, çocuklarda görülen davranış ve uyum bozukluklarını tanımlama, nedenlerini bulma ve düzeltmede yapabilecekleri çalışmalar yer Kapak Yazısı Çocukların dünyasını anlamak zannedildiği kadar zor değildir. Eğer kendi yetişkin pencerenizden bakıp anlamaya çalışırsanız imkansız denecek kadar zor, ama çocuk penceresinden bakarsanız bir o kadar güzel ve anlamlı olduğunu görürsünüz. Çocuklar, yaşları gereği yaşadıkları duygu ve düşüncelerini yetişkinler gibi sözlerle ifade etmede yetersiz kaldıkları için mesajlarını başka yollarla verirler. Kıskançlıklarını tırnak yiyerek, güvensizliklerini parmak emerek, iç çatışmalarını altlarını ıslatarak, gerçeklerle mücadele etme yetersizliğine düştüklerinde yalan söyleyerek dolaylı mesajlar verebilirler. Bu kitapta anne baba ve öğretmenlerin, çocuklarda görülen davranış ve uyum bozukluklarını tanımlama, nedenlerini bulma ve düzeltmede yapabilecekleri çalışmalar yer almaktadır.
Sıradan ilişkiler, bir sürü erkek arkadaş. Tek gecelik ilişkilerden sonra, bir yerde bir sorunun olduğunu fark ettiğinde, sorunun köküne bakarsın. Duygusal olarak ilişkiye hazır olmamak. Endişelenme! çünkü seninle aynı durumda olan binlerce insan var. Sizler için, duygusal bir ilişkiye hazır olmayan eşcinsel erkeklerin, benzer 7’ özelliğini listeledik. 1. Durmaksızın Hornet’da takılıyorsan Sürekli olarak Hornet’da takılıyor olman, bir erkek arkadaş aradığını değil, cinselliğe ihtiyacın olduğunu ve böyle bir şey aradığını gösterir. Bunda yanlış olan bir şey yok. Ama sevgili olacak doğru düzgün kimse yok diye düşünüyorsan, bunun sebebi 7/24 Hornet’da takılman. Tinder ve Grindr gibi uygulamalarla da şansını deneyebilirsin. 2. Buluştuğun her erkekte bir kusur arıyorsan Daima bir şeylerin yanlış olduğuna dair şikayette bulunuyorsan dikkatli olmalısın. Ufak sebepler yüzünden, kesinlikle bir daha buluştuğun kişiye şans vermemek büyük hata olur. Ufak şeyleri görmezden gelebilmelisin. Bir ilişkide iki kişi ufak şeyleri birlikte aşabilir. 3. Küçük olması vs gibi sebeplerle yaşadığın şehri suçluyorsan Evet topluluğumuz küçük, ama dışarıda birlikte olabileceğin bir sürü eşcinsel erkek var. 4. Hala homofobik düşüncelerin varsa Evet, sen de gaysin, ama sen yalnızca erkeklerle birlikte oluyorsun, feminen hareketlerde bulunup ’’aşırı gay’’ olmuyorsun şeklinde düşünüyorsan, homofobiyle ilgili aşamadığın şeyler var demektir. 5. Geçmişteki bir ilişkine takılıp kaldıysan Bu daima olur. Eski ilişkileri aşmak oldukça fazla zamanını da alabilir. Eğer böyle bir durumdaysan kesinlikle başka bir erkekle buluşma. Bu her iki tarafa da haksızlık olur. 6. Yaptığın her şeyin istisnasız doğru olduğunu düşünüyorsan Yaşadığım her sorun karşı taraf yüzünden yaşandı diye düşünüyorsan, bil ki bir sorun var demektir. Hiç yanlış yapmamış olmak maalesef ki mümkün değil. Geriye gidip yeniden düşünmen ve hatalarınla yüzleşmen gerekir. 7. Biten bütün ilişkilerin suçlusu olarak kendini görüyorsan Mahvolan tüm ilişkiler için kendini suçluyorsan, bu seni depresyona kadar götürebilir. Bu yüzden bir psikoloğa gidip, terapi görmenizi tavsiye ederiz.
Hissettiklerimizle baş edebilmemizin önemli bir kısmı duygularımızın ne olduğunu anlamak ve onları fark etmekten geçer. Hissettiğimiz duyguların farkında değilsek duygusal durumumuzla iletişimde olmamız çok zordur. Sadece kızgın, memnun, üzgün, şaşırmış ve korkmuş olmanın dışında daha birçok duygusal durum vardır ve bu durumlara bir isim verebilmiş olmak onları tanımlamamız gerektiğinde bize çok yardımcı olur. Psikolog Barbara Fredrickson, Positivity adlı kitabında, en çok rastlanan pozitif duyguları açıklamaktadır. Birçok araştırmanın odak noktası olan bu listenin insanların hayatlarını sık sık değiştirdiği gözlemlenmiştir. Umarız, onları ne zaman ve nasıl deneyimlediğinizi fark ederek onlara daha sık rastlarsınız. Neşe – En pozitif olan ve aklınızda en çok kalan deneyiminizi düşünün. Kendinizi güvende, mutlu ve rahat hissettiğiniz bir an. O an muhtemelen neşeyi yaşadığınız bir andı. Neşe keyifli ve sevgi dolu olan deneyimlerden gelir, bizim hafif ve enerjik hissettiğimiz anlardaki huzurumuzu arttırır. Minnettarlık –Minnettarlık elde ettiğimiz bir yararı kabul ettiğimiz zaman hissettiğimiz bir duygu veya beğenme davranışıdır. Minnettarlık çok beğeni duyduğunuz herhangi bir şey merkezli oluşabilir ve hayatınızda bir şey veya birisi için şükran dolu hissettiğiniz anlarda meydana gelir. Huzur –Huzur her şey iyi gittiği zamanda ortaya çıkar. Sakinlik ve sükunet hali deneyimleyebilirsiniz. Aklınız endişelerle dolu değildir, sadece arkaya yaslanabiliyor ve gevşeyebiliyor durumdasınızdır. Huzur bu sadece şimdiki zamanda “olabildiğiniz” durgunluk ve sakinlik anlarından gelir. İlgi – Ben her zaman yeni şeyler öğrenmek ve etkileyici şeyler keşfetmek istemişimdir, o nedenle ilgi benim için önemli bir duygudur. İlgi meraklı olmaktan ve bir şeye bağlanmaktan gelir. Bu, daha fazla bilmek istediğiniz ve bir ilgi objesine doğru çekildiğiniz bir merak durumudur. İlgili hissettiğiniz zaman, yeni deneyimlere daha açık olursunuz ve içinizde etrafınızı keşfetme arzusu olur. Umut – Umut her şeyin en iyisi olacağına dair bir inançtır. Bu şu andaki problemlerimizin kalıcı olmadığını ve şu andaki zor koşullara rağmen geleceğin yine de umut verici olduğunu bilmektir. Umutlu kişiler istediklerini elde edeceklerine, şartlar ne kadar dehşet uyandırıcı olsa da işlerin tersine döneceğine ve durumlarıyla ilgili bir şey yapabileceklerine inanırlar. Gurur – Gurur, yaptıklarımız veya üstesinden geldiklerimiz konusunda hissettiğimiz şeref duygusundan gelir. Bu baskın hissedilen bir kendini tatmin duygusuyla değil, sosyal olarak değerli bir şeyi başarmış olmak ve bununla gurur duymakla ilgilidir. Bu duygu bir amaç ve başarılarımızdaki anlam duygusundan gelebilir, ve daha büyük işler yapabileceğimize dair inancımızı genişleterek güven duygusunun artmasını sağlar. Eğlence – Ne zaman diğerleri ile eğlenceli, gülünç ve oyunla geçen anlar yaşasak, eğleniyoruzdur. Eğlenceyi başkalarıyla komik bir şakaya gülerken, komik bir yavru köpeği izlerken veya eğlenceli bir oyun oynarken deneyimleyebiliriz. Eğlence diğerleriyle bağ kurmamıza yardımcı olur. İlham – İlham hayatta gerçek iyiliği veya alışılmışın dışına çıkan birisini gördüğümüz anlarda hissettiğimiz gibi çok hareketli, dokunaklı ve duygusal olarak canlandırıcı deneyimlerimizden gelir. Şaşırtıcı derecede zeka, güç ve atiklik ilhama neden olabilir. Bir ilham anı bizi kendine çeker ve gerçekten mükemmel bir an gibi gözükür. Huşu – Huşu çok güçlü olan ve çok beğenilen bir şey karşısında duyulan hayranlık ve saygıdan gelir. Fredrickson bunun Grand Canyon, güzel bir gün batımı, veya okyanus dalgalarının karaya vurması gibi normal olaylardan da meydana gelebileceğini belirtir. Aynı zamanda hayranlık uyandıran sanat eserlerinden veya çok etkili gelişmelerden de doğabilir. Bu anlar, etrafımızdaki dünyanın büyüklüğü karşısında kendimizin ne kadar küçük ve sıradan olduğunu fark ettiğimiz anlardır. Aşk –Aşk, yukarıdaki duyguların bir derlemesidir. Genelde aşk, diğer kişiye karşı çok olumlu duygular beslediğimiz güçlü bir sevgi ve kişisel bağlanma duygusu ile ilişkilidir. Bu duygu birinin çok önemli bir şeyi başardığının izlenmesiyle, beraber gülüp eğlenmeyle veya beraber yapılan nazik ve düşünceli hareketler ile artabilir. Aşk bütün hayatımız boyunca beraber gelen duygularımızın birleşimidir. Umarız, bu liste her gün deneyimleyebileceğiniz pozitif duyguların çeşitliliğini göz önünde bulundurmanıza yardımcı olur. Bu duyguları deneyimlemenin büyük bir kısmı bunu yapmayı seçmekle ilgilidir. Seçimlerinizi, gelecek için umudu ve şimdiki zaman için minnetkarlığı geliştirmeye çalışırken açık görüşlü olmanın yanında ilham, neşe ve ilgi anlarına izin verme yönünde yapmaya başlayın. Kaynak Joe Wilner
duygusal bağ ve sahiplenmeyi gösteren davranış